Tarih beni yazmıyorsa ben kendim yazarım!

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kedicikler








Okuldan çıkmış salına salına evime gidiyordum. Üniversiteye'de mavi önlüklerle gitsek ne olurdu diye düşünüyordum ama duyduğum bir  ses bütün düşüncelerden sıyırdı beni. Sesin geldiği yöne doğru gittiğimde bir binanın kenarında simsiyah tüylü bir şey gördüm biraz daha yaklaşınca birde ne göreyim! Ağlayan bebek bir kedi. Kediyi kucağıma aldığımda arkasındaki beyaz kediyi ve yanlarında ölü bulunan gri kediyi de fark ettim. Sürekli ağlıyorlardı dedim ki pink anne olma zamanın geldi kızım! 
Dayanamayıp iki bebeği kucağıma alıp eve gittim. Tabi kedilerle eve giremem bizimkiler istemez. Hemen Ahseni aradım napsak diye düşünüp onların bodrum katının müsait olacağına karar verdik. Güzel bir yer yaptık internet de yaptığım araştırmaya göre sıcağı seviyolarmış hemen sıcak su torbası koydum onun yanına girip rahat ediyolar ama koca bir sorun var gözleri çok berbat gerçekten iğrenç gzüküyodu birinin bir gözü tamamen kapalıydı. İnternette ılık çay suyuyla silin yazıyodu. Tabi Ahsen ben yapmam diyince iş başa düştü eldiven takıp gözlerini temizledim ve şimdi fal taşı gibi açıldılar. Öyle açtılar ki yavru kediler ekmek yemez ya o yerde bulduğu ekmeğe öyle bir saldırdı ki içim gitti. Süt mama verdim. Bir tanesi çok iyi ama siyah olanı çok halsiz ve titriyo çok az yemek yiyo ilaç verdim ama pek bir şey değişmedi neyapsam acaba inşallah ölmez. Diğer beyaz olanı görmeniz lazım öyle sevimli ki benden daha çok yemek yiyo gerçekten ben hayatım boyunca bir dilim beyaz peyniri bitirememişimdir bu gün onlara götürdüm koca bir dilim peyiniri yedi! Dersmiş mersmiş bırakıp onları izliyorum tutmayada kıyamıyorum çok minikler. Oradan çıkınca mecbur duş almak zorunda kalıyorum yoksa kaşınıyorum günde kaç kez duş alıyorum siz hesaplayın. 
Birde uçakla hayvanları nasıl götürüyorlar bir bilginiz var mı bunları sürekli bakamam yazın peşime götürüp orada bırakmayı planlıyorum. Nasıl ayrılıcaksam artık. 

Siyah kedi çok halsiz ve hasta ya o na ne yapabilirim bir el atın hele. 



26 Mayıs 2014 Pazartesi







                                     :)

''Ödevlerinizi beni üzmeden yaparsanız sizi pizza yemeye götürüceeeem!!'' Bu cümleyi öyle coşkuyla kurmuştum ki çocukların sevinmesini hayal ederken karşım da ellerini önlerinde birleştirmiş üç adam gördüm. Sanki küfür etmişim gibi bana bakıyolar.
 ''Biz pizza sevmeyiz''

''Ne seversiniz. Dayak?''

''Waffleeeee'' diye çığlık atınca kabul ettim. Ödevlerini zar zor yaptırdım. Onları dışarı çıkarmak everste tırmanmak gibi. Hepsinin üzerini giydireceksin ve yemek seçer gibi kıyafet seçiyolar. Hele dışarıda beş dakikalık yolu taksiyle gitmek zorunda kaldık çünkü birini kucağıma alıyorum diğer ikisi bir oraya bir buraya savruluyor.

Anneleri piskolojik rahatsızlık geçirdiğinden ben mecburen bu zor görevi üstlenmek zorunda kaldım. Üstelik final haftasında! İnanın bittim başımda saç değil kuş yuvası var sanki en son ne zaman duş aldım bilmiyorum. Öyle bir ev ki kocaman ve altta şirketleri var orada çalışanların çoğu akraba hepsi eve çıkıyorlar.

 Mutfakta kek yapan kızlar hayal edin bir odada tırnaklarını kesmemek için ağyalan bir çocuk diğer odada heceleyerek kitap okuyan ve tabletle futbol oynayıp çığlıklar atan çocuklar. Sanki yeterince kıyamet kopmuyormuş gibi diğer odada kahve rengi saçlarını sarıya boyamaya çalışan kızlar.

Bu evin annesi nerede diye sorarsanız yatak odasına bakabilirsiniz uyuyo.

Çocuklarla baş etmek öyle zor ki bu yüzden ben gidiyorum zaten ne yaptığımı bilmiyorum ama bir şekilde sözümü geçiriyorum ve beni çok seviyorlar. Bir odada koğuş gibi üç yatak var her gece hepsinde biraz konaklayıp hepsinin uyumasını sağladıktan sonra bir koltuğun üzerinde sabahlıyorum. Dün gece beşte yattım ve sabah sekizde kalktım ve benim beynim resmen yandı.

O muhteşem cumartesi günü waffle yemek için oturduğumuz cafe de çocuklarla baş etmeye çalışıyordum sürekli bir kavga içindeler bir birleriyle rekabet halindeler.
 ''Bende yemeğini kim usluca yerse pazartesi onun sınıfına geliceeem'' diye ödül koydum ikizler sevinirken diğeri
''Biziim sınıfa gelemezzssin kiii Orhan var ya kızları dövüyo seni de döveer''dedi. Ben tabi söylediği şey çok ciddiymiş gibi davranıyorum aksi halde ağlamaya başlıyorlar

 '' Anneni dövmüyomu. Hem siz beni koruyamazmısınızz?'' oda başını sallayıp
''Hayyır hayııranneleri değil senin gibi küçük kızları dövüyooo''
''Alla alla sensin küçük'' diye çemkiriyodum kii bir ses gelmeye başladı önce ne olduğunu anlamadım gözlerim fal taşı gibi açıldı masalar sallanmaya insanlar kalkıp dışarı çıkmaya başlayınca anladım aha deprem!
Hemde üç çocukla tek başıma ne yapacağımı şaşırdım bir küçük aklım vardı ya hani arada bir çalışan ha işte onuda orada kaybettim. Hem korkup çocukları korkutmak istemiyorum hemde çok korkuyorum. Telefonumu cebime sıkıştırıp çocukları tek sıra yaptım tabi kocaman bağırdım '' Şimdi sözümü dinlemeyen ceza alır kıyafet cezası okula çıplak gitmek zorunda kalır!'' bu ceza hep işe yarar yemek yemediklerinde ders çalışmadıklarında kullandığım bir tehdittir kendi yöntemlerimle anca bu kadarını bulabiliyorum. Bağırınca ilgi çekmiş olacağım ki kadının biri yanıma gelip yardım etti çocukları birlikte çıkarıp zaten kalablık olan caddelerde aptalca bekledik. İnsan ne yapacağını da bilemiyor.  Neyse telefonum çıkarıp annelerini aradım gelip aldılar bizi. Tabi çantamı cafede unuttum iyi ki telefonumu almıştım tekrar gidince sağ salim ulaştım çantama ama depremden daha şiddetli panik yaşadım çantamdan ayrı kalınca. Neyse bu gün acıdılar da evime yolladılar beni duş alıp başımdaki kuş yuvasından kurtuldum. Ama siz siz olun bakamayacağınız çocukları doğurmayın korunun bağlatın hatta yumurtalıklarını çevrim dışı yapın.


ama yok yok vazgeçtim doğurun siz ya öyle tatlılar ki. Hatta saçımı çekmelerini bile özledim.

20 Mayıs 2014 Salı

Oklava alıyorum




 Bu aralar keşke bütün erkekler eşcinsel olsa gibi bencil bir düşünce var içimde...  İnsanın sevgilisi varken kafası rahat herkesin dünya ahiret bacısı oluyorsun ama yokken işte orası çok kötü. 

Okuldaki aynı arkadaş gurubunda olduğum erkeklerle mecburen iletişim halinde oluyorum ama herkesle mesafeliyim korumam gereken mesafenin farkındayım. Ama buna rağmen beni çok sinirlendiriyorlar. Böyle asılmalar laf atmalar öyle iğrenç ki deliye dönüyorum bana diyo biliyorum ama ortaya dediği için cevap veremiyorum. Kırmakta istemiyorum. Hele iltifat ettiklerinde şartellerim atıyo ''Ben güzel değilim sen gerizekalısın. Off niiye öyle dedin ki şimdi sus sus aptal rezil ettin beni ya hiç mi utanmıyosun dur senin yerine de ben utanayım'' derken kendi kendime karşımdakine de sadece Teşekkür edebiliyorum. Geçenlerde biri numaramı istedi ''Ben telefon kullanmıyorum dumanla mesajlaşıyorum' 'Diye espiri yaparak geçiştirdim sonra kızların birinden almış numaramı ama öyle gıcık ki Siktir git desen sen ayıplanırsın ama demesen iyice deli oluyorum. Neyse ne yaptım ettim uzaklaştırdım kendimden onu. İtici olmak için elimden geleni yapıyorum. Ahsenlerde ders çalışırken sıkıldık hadi müzik açalım diye bir fikir sundu birileri o yarım akıllı bey efendi
 bana dönüp ''Pink sen aç müzik zevkini merak ediyorum'' diye bir fikir sundu ben hiç reddetmeden kalkıp Ankaranın bağlarını açtım o anki yüz ifadesini görmenizi isterdim harikaydı ben de hiç bi şey olmamış gibi ''Ne var yani ben depresyona girsem bile bunu dinlerim''dedim halbuki o şarkıyı ilk defa baştan sona kadar orada dinledim. 

 Herkesi anlardım da okulun ilk gününden beri çok iyi bir arkadaşım vardı çok komik kısa boylu kıvırcık saçlı eğlenceli biri. Arkadaşım dediysem kimseyle de öyle çok samimi olmam  Her neyse dün pizza yiyicektik nereye gidiyorsunuz diye sorunca hadi sende gel dedim oda espiriyle ''Bana beni sevdiğini söylersen gelirim'' dedi bende ne yapacğımı şaşırdım '' Dünya ahiret bacım olarak çok seviyorum seni'' diye espiri yaptım ama nasıl sinirlendi çocuğa bacı dedim diye bozulmadığına eminim. Böyle elimin tersiyle bir tane vursam çok rahatlardım. 

Onları bir şekilde kendimden uzaklaştırıyorum ama uzaklaştırana kadar boğuluyorum. Bu konuyu Ahsen'le masaya yatırdık acaba neden oluyo bunlar diye seçenekleri belirledik. 

Güzel değilim. Gerçekten çok ilgi çeken bir tipim yok hele süslenmeyince bana bakmaya bile gerek duymazsınız ki çok nadir süslenirim ilgi çekmemek için hatta görünmezlik iksiri diye bir şey olsaydı midemi bozana kadar içerdim.
 
Kaşarmıyım öyle sıkıştım ki bu konuyu ciddi ciddi düşündüm. Ama yok yani benden olsa olsa yeşil zeytin olur. 

Birde bana açılmaya korkuyolar nasıl bir göz dağı verdiysem artık. Tabi haberleri geliyo Kimse kimseye aşık değil bir kere onu bir kanara yazalım ben o yalana bir kez inandım bir daha inanmam. 

Şimdi benden tiksinmeleri için elimden geleni yapıcam ama ne yapsam seçemiyorum nasıl davransam bilemiyorum. 
Ama bu böyle giderse elime bir oklava alıcam onunla dışarı çıkıcam sinirlendiğim an oklavamı hiç çekinmeden kullanıcam. Şiddete karşıyım ama beni mecbur bırakırlarsa yapacak bir şey yok. 





12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bİr kilo mim yarım kilo tag


                             

Seyma Tanis
 ahukader
Dördüncü Tekil Şahıs
 Zeritte Briss 
 Seyhan 

Belle Fugitive

Beni mimlemiş. Sanki biri daha mimlemişti ama hatırlayamıyorum şuan.
 Beni mimleyen bu muhteşem insanları kocaman kocaman öpüyorum. 

Bir çok mim var ama ben hepsini karıştırıcam benziyorlar zaten.

Siz hiç hile yapıp kazanabileceğiniz bir oyunu dürüstçe kaybetmeyi tercih ettiniz mi? Evet hile yapınca kazanabilirim ama kaybetmekte zevkli çoğu zaman

Siz hiç sabah uyanıp aynada görünce keyiflenmek için geceden yüzünüzü komikçe boyadınız mı? haha evet yaptım hatta Eminönün de gördüğüm bir arap kadının makyajını yapmıştım mas mavi yeğenim nası korkmuştu.

Siz hiç kardeşim diye tanıttığınız insandan tekme yediniz mi? Hayır yemedim

Siz hiç sevdiğiniz halde insanlarla ilişkinizi kesmek zorunda kaldınız mı?
Aaa evet sanırım.


Siz hiç arkadaşınızın canı sıkkınken mutlu olmaktan utandınız mı?
Kesinlikle hiç üzülmediğim bir şey olsa bile hayatımın en üzücü şeyiymiş gibi davranıyorum.


Siz hiç, annem biraz daha uyusun, diye kendi uykunuzdan feragat ettiniz mi? Böyle bir durumla hiç karşılaşmadım karşılaşsam yaparmıydım ımm yapardım sanırım


Siz hiç kınadığınız şeyler başınıza geldiğinde bundan ders aldınız mı?
ay evet ne güldüysem başıma geldi valla bak.


Siz hiç nefessiz kalıp, ölüyorum herhalde, diyecek kadar güldünüz mü, hareketli bir dans parçası çalarken ağladınız mı? Nefessiz kalacak kadar çok güldüğüm oldu hatta dün oldu babaanneme telefon sapığı dadanmıştı gecenin bir yarısında gülmekten ölecektim.  Ama şarkı dinlerken ağlamam.

Siz hiç halay başı oldunuz mu? Hiç olmadım hemen olmalıyım.

1. Siz hiç gerçek aşk nedir bildiniz mi?
Nayır.

2. Siz hiç acı çektiniz mi?
Acıların çocuğuyum diye korkunç bir espiri yapmaktan son anda vazgeçtim

3.Siz hiç insanların taa gözlerinin içine baktınız mı?
Hayır konuşurken bile kimsenin gözüne bakamam  gözüme çok bakan olursa aşırı rahatsız olurum utanırım ben.

4.Siz hiç salıncakta sallanıp bulutları yakalamaya çalıştınız mı?
Salıncakta sallanırken saatlerce neden yakalayamıyorum diye düşünürdüm hala düşünüyorum neden yaklayamıyorum?

5.Siz hiç ayağınız takılıp düştüğünüzde kendinize bayılana kadar güldünüz mü?
Yok pek gülmem panik yaparım o an

6.Siz hiç parmak yarışı yaptınız mı?
Yeğenimle sürekli yapıyoruz bide yeniyo ya beni deli oluyorum.

7.Siz hiç kafanızı su dolu bir kovaya koyup nefesinizi ne kadar tutabileceğinize baktınız mı?
Evet çok eğlenirdik hatta saat bile tutardık en çok kalan kazanıp birinci olurdu

8.Siz hiç ruh çağırdınız mı?
Evet çok çağırdık ama gelmedi zalimin ruhu

9.Siz hiç altın günü yaptınız mı?
Hiç katılmadım ama merak ediyorum nasıl bir şey?

10.Siz hiç pamuk şeker yerken elinize yüzünüze bulaştırdınız mı?
Bu soruya pamuk şeker sevimiyorum diye cevap veren tek dişi ben olurum sanırım ama sevmiyorum napiyim ağzıma atınca kayboluyo hemencecik. Çok güzel güzüküyo hep alıyorum ama yiyemiyorum

11Siz hiç bir gece yarısı uyanıp sevdiğinizin (kim olursa olsun) nefesini dinlediniz mi?
Hemde çook. Yeğenlerime yaparım bebekler o kadar güzel oluyorlar ki uyurken dayanamam öperek uyandırır olay yerinden uzaklaşırım.

12.Siz hiç saatlerce köpük banyosu yaptınız mı?
Yapmadım

13.Siz hiç çimlerin üstünde çıplak ayak yürüme keyfini yaşadınız mı?
 Yaşamadım ama bu sorudan sonra gördüğüm ilk çimde çıplak ayak yürüycem.

14.Siz hiç yağmur altında çılgınca koştunuz mu?
Nisan yağmuru şifa dediler kısacık giyinip dışarı çıktık hatta plates bile yaptık. Şifayı kaptık orası doğru ama.

15.Siz hiç bir günü hayıflanmadan geçirebildiniz mi?
Eveet

16.Siz hiç sesiniz kötü olsa bile bir şarkıyı bağıra bağıra söylediniz mi?
Sürekli yapıyorum. Bazen abim susmam için para teklif ediyor bu işi ticarete dökmeyi düşünüyorum.

17.Siz hiç kendi takımınız yense bile karşı takımla alay etmeden medenice tebrik ettiniz mi?
Evet

18.Siz hiç yardımlaştınız mı?
Evet

19.Siz hiç saatlerce beklemenize rağmen acelesi olduğu her halinden belli olan birine yerinizi verdiniz mi?
Hastahanede çok yaptım hatta bir kaç gün önce yaptım.

20.Siz hiç cep telefonunuzu evde bırakıp dışarı çıktınız mı?
Bazen özellikle bırakıyorum çok rahat oluyo

21.Siz hiç 'etraf ne der' diye düşünmeden bir kez rahat hareket ettiniz mi?
Evet ama etraf haklıymış öyle davrandığım zamanlar başıma hep bir iş gelir

22.Siz hiç gönlünüzce yaşayabildiniz mi?
Bu soruya evet diyen bir insanı bulun getirin öpücem. Çünkü insan doyumsuzdur elinde ne olursa olsun gönlünce olmaz.

Bu mimde tek kelimelik cevaplar olmalıymış
1. Telefonun Nerede?
Odamda
 
2.Partnerin?
Aptal
 
3.Saçların?
Sevimli
 
4.Annen?
Özledim

5.Baban?
Kahraman

6.En sevdiğin eşya?
Yatağım
 
7.Son gece gördüğün rüya?
kabus
 
8.Hayalindeki araba?
Rcep İvediğinki mavisi ama. Tek kelime olmadı ama napalım.
 
9.İçinde bulunduğun oda?
Pembe
 
10.Korkun?
Kaybetmek
 
11.10 sene içinde ne olmak istiyorsun?
İnsan( belkide Sultan ) 
 
12.Sen ne değilsin?
Cem Yılmaz
 
13.En son yaptığın şey?
Ders
 
14.Üzerinde ne var?
Pijama
 
15.Senin hayatın?
elhamdülillah

16.Moralim?
Pozitif
 
17.Şu an ne düşünüyorsun?
Karnımı ( Acıktım da)
 
18.Senin bilgisayarın?
Virüslü
 
19.Bira?
Vişne suyu?
 
20.Aşk?
Nutella

A bitmiş. 

Mimliycek pek kimse yok herkes yapmış çünkü. Ama yapmayanlar yapmak isterse yapsın ben okumak isterim şahsen.

Ve bu arada bana dua edin korkunç bir yere gidiyorum üç erkek çocuğuna bakmakla yükümlüyüm ve hepsinin milyonlarca ödevi var. Öyle yaramazlar ki onları nasıl zapt edicem bilmiyorum. 




9 Mayıs 2014 Cuma

Elmasız olsun kurabiyeler.





                          
Mutfaktan gelen elmalı kurabiye kokusunun eşliğinde üzerine giydiği beyaz elbisesinin Haziran güneşine çok yakışacağını düşünüyordu. Kıvırcık saçlarını sıkıca bağlayıp kokunun geldiği yöne gitti.
Mutfakta harikalar yapan annesine elbisesini gösterip kendi etrafında dönerken dünyanın en mutlu çocuğuydu. Annesi beyaz elbiseyi kirleteceğini bildiği halde kızına ''Çok güzel olmuşsun. Eylül seni bekliyor dışarıda bizde şimdi geliyoruz hadi'' derken kızının poposuna hafifçe vurarak mutfaktan uzaklaştırdı. Kız fotoğraf makinesini piknik sepetine sıkıştırıp dışarı çıktı. Annesini beklerken kırmızı tebeşirle yere çizdikleri seksek oyununu oynuyorlardı. Oyunun yarısındayken aileleri geldi ve oyunu bırakıp arabaya yerleştiler. Sıkıştıkları arabada yol boyunca çeşitli şarkılar söylemişlerdi. On beş dakikalık yola ne çok şarkı sığdırmışlardı...

 Gittikleri piknik alanı sakin bir deniz kenarıydı, kayalıklarda zar zor büyümüş çiçekleri toplamak için sabırsızlanıyordu. Kahvaltılarını annelerinin hazırladığı o muhteşem sofrada yapıp kendilerini oyuna kaptırdılar. Bu güzel günü ölümsüzleştirmek için objektifin karşısına geçtiklerinde hepsi gülümsüyordu.Küçük kız kayalıklardaki çiçekleri özenle toplayıp saçındaki tokayla demet yaptı, babalar günü için hazırladığı bu güzel hediyeye gülümseyerek bakıp özenle piknik sepetine yerleştirdi. Patlayan flaşlardan sonra eve dönmek için tekrar arabaya doluştular. Tam o sırada geçen bir ambulans sesi kulakları çınlatırken annelerin yüzüne geçici bir hüzün yerleşti ''Allah şifa versin'' diye dua ederken hiç bir şeyden haberleri yoktu. Eve döndüklerinde biraz daha seksek oynamak için izin istedi annesinden.

 Biraz oynadıktan sonra elmalı kurabiye istedi canları kurabiye yemek için eve döndüler. Zile bastıklarında kapıyı küçük kardeşi açmıştı kaç yaşındaydı beş mi belki dört emin değildi, koşarak mutfağa giderken içeriden gelen seslere aldırmadı masanın üzerine duran kurabiyelerden bir tane alıp ısırdı, kurabiyeleri mideye indirirken içeriden gelen seslerde yükselmişti sesleri merak edip salona geçerken bir ısırık daha aldı eğer bilseydi başına gelecekleri ağzına sürmezdi o kurabiyeyi ama bilmiyordu işte. Kulağına gelen ses dalgaları beynine giderken ne duyduğunu anlayamadı gördüğü manzara karşısında olduğu yerde kala kalmıştı. Ağzındaki o muhteşem tat zehir olmuştu bir anda. Anlayamıyordu anlamak istemiyordu kafayı yiyecek gibiydi duydukları gördükleri küçük bedenine ağır gelmişti idrak da etmemişti zaten öylece kalmıştı işte kapı başında. Üzerine doğru yaklaşan kadının ağlayan annesine sus derken gördü feryat eden ailesi ''Bir şey yok tatlım sadece küçük bir kaza geçirmiş baban'' derken bile yalan olduğunu anlamıştı. Bu perişan manzarayı izlerken gözüne kardeşi takıldı öyle korkmuştu ki küçük çocuk bir ağlayan insanlara bakarken. Küçük kız olduğu yerden kıpırdamayı başarınca koşarak kardeşini aldı ve o odadan çıkardı girdikleri sesiz odada olanları idrak etmeye çalışırken küçük kardeş ''Ağlasam ayıp olur mu?'' deyince dehşete düştü. Hiç bir şeye tepki veremezken insan cübümşüyle sürüklenip bir arabaya bindirildiler. Dayılar, amcalar, kilometrelerce uzaklıktan gelmişlerdi saatlerce süren bir yolculuk ağlayan anne bayılan abla korkan kardeş ve durup olanları izleyen küçük kız. 

Vardıkları yerde babaanneyle birleşince, göz yaşları dahada yükseldi insanların. Koşarak uzaklaşmak istedi kız oradan uzaklaşmak isterken kendini bir kümesin içinde buldu. Sesiz tavuklar insanlardan daha sevimli gelmişti oturdu ve düşündü düşündükçe ağladı öyle korkunç bir duyguydu ki bu duyguyu anlatmak için uygun cümle arasaydık bulamazdık. Saatlerce ağlayan bedeni yorgun düşünce uykuya teslim oldu... Kulağına gelen sesle korkuyla irkildi yanağındaki kurumuş yaşları hissedebiliyordu yanında gıdaklayan tavukların sesinden kurtulmak için dışarı çıktığında sabah olduğunu görmüştü. Görselleri algılamaya çalışırken kulağına gelen babasının selasıyla bir kez daha yıkıldı. Olduğu yere oturup kalan gücüyle de ağladı. Kaç saattir orada olduğunu bilmiyordu ama uzun süre çok uzun süre oradaydı.

 Kalkıp eve gitmek istedi yavaş adımlarla eve doğru yürümeye başlarken ayakları onu mezarlıklara götürmüştü. Mezar kazıcıların olduğu yere gittiğinde öyle derin bir çukur vardı ki...çok derindi işte. Süper kahramanlar ölmezdi hani? ölmüştü işte babası belki pelerini olsaydı böyle olmazdı.
 Mezarı kazan adamlar küçük kızın gözündeki dehşeti görmüş olacaklar ki biri kucağına alıp eve götürdü. Evde biraz kendine gelmiş siyah bir kalabalık vardı simsiyahtı herkes siyahtı siyah kalabalığın içinde beyaz elbisesiyle parlıyordu. 

Kiminin bacağının kiminin kolunun altından geçince salona vardı. Annesi ablası kardeşi artık ağlamayı bırakmıştı sessizce bakıyorlardı tabutun içinde gülümseyen adama bakıyorlardı. Kız babasına yaklaştığında dokunmak istedi öpmek koklamak ama yapamadı. Değişen neydi dün tatil planı yapıyorlardı işte bu gün niye konuşamıyordu niye onun için bir çukur kazılıyordu kız sarılmak istiyordu da neden sarılamıyordu. Ruhsuz bir beden neden yaşıyamıyordu. Sonra ne olduğunu anlamadı ayakları yerden kesildi biri kucağına almıştı kızı yüzünü göremediği kadın kızın kulağına fısıldadı ''İnna lillah ve inna ileyhi raciun'' Şüphesiz biz Allah'tan geldik ve o'na döneceğiz'' Söylenen bu cümleler yüreğindeki alevlere su olmuştu, sönmemişti ama dinmişti biraz. Küçük kız zamanla yüreğindeki küllerle yaşamaya alıştı bazen tekrara alev alır o küller öyle alev alır ki vüdunu yakacak şekilde o zamanlar kendi kendine söylenir durur o muhteşem ayetleri''İnna lillah ve inna ileyhi raciun'' 

7 Mayıs 2014 Çarşamba

Akıl dişi











                                

Yemek yerken dişim de hissettiğim korkunç ağrının kaynağını aramak için ayna karısına geçip ağzımı açtım çok sürmeden yeni çıkmaya çalışan dişimi gördüm ve yanağımdaki ciddi ağrının sebebi olan dişim için ambulans çağırmamız gerektiğini düşündüm koşa koş abime gidip ''Ambulans çağır diş çıkarıyorum'' dedim büyük ciddiyetle kurduğum bu cümleye ciddiyetle ret eden abimden fayda gelmeyeceğini anlayıp rotamı kuzenime çevirdim o da ambulansın numarasını bilmiyormuş. Babaannem de bu diş çıkınca akıllanacağımı düşünüyor akıl dişiymiş ailemizin tek umudumuz bu diş. Ama aramızda kalsın bu diş akıl dişi falan değil yıllardır orada yarısı çıkmış şekilde duruyordu şimdi bir anda ne olduysa ağırmaya başladı dişçiye gitmeye korktuğum için kimseciklere söylemiyorum aramızda kalsın yoksa ne arar bende akıl dişi. Bu yaşta diş çıkarmak oldukça sıkıntılı bir iş yemek yiyemiyorum mesela cicibebeyle sütle besleniyorum. Gerçi dişlerim sağlamken de farklı bir şey yemiyordum.
 Annemde bir şey keşfetmiş önce kendi kullanmış sonra bana yolladı Keçi boynuzu pekmezi özü diye bit şey ben pekmez içmekten nefret ederdim bir de özü çıktı başıma ama normal bir insan gibi kan değerlerimin olması için içmem gerekiyor.

Bu yaz tatili için eski sevdiceğimle yaptığımız planları iptal ettiğim için kendime yeni bir rota çizmek zorunda kaldım. Mükemmel planlarım var alıp başımı dağa çıkıcam dağ dediysem köyüme gidicem köy dediysem öyle böyle bir yer değil cennetin yansıması gibi bir yer yeşil ve mavinin karşımı ve muhteşem kuş sesleri erikleri ağaçlardan yiyebileceğiniz bir yer kirazıda yıkamadan dalından koparıp yiyebileceğiniz muhteşem bir yer. Annemi babaannemi kardeşimi alıp gidicektim ama yavru ceylanda tutturdu hala seninle gelicem diye bende peki dedim. Birde heidi gibi kuzu alırsam değmeyin keyfime denizden dereye dolaşıcam sizlede paylaşırım bir kaç fotoğraf. O değilde yazıyı yazarken bir koşu kendime süt ısıtıyordum ki elimi yaktım silverdin de bitmiş işte şimdi ambulans çağırıcam!


Birde şu videoyu bir izleyin. Ailece sırılsıklam olmuşuz haberimiz yok.

2 Mayıs 2014 Cuma

Çirkin kızdan güzellik sırları





                                  

Her sabah kalktığımda aynadaki görüntüm farklı oluyor. Sanki yataktan değilde savaştan çıkıyorum. Gün boyunca yüzümü görmediğim için ne kadar şanslı olduğumu düşünsem de yüzümü gören sevdiğim insanların yaşadığı işkenceyi bir nebze olsun azaltmak için kendimce yöntemler ürettim. 

Yürüyen ceset Bu görüntüyü elde etmek için gece geç yatmam ve bir şeylere üzülmem yeterli oluyor bazen hiç bir şey yapmasam da böyle bir görüntüyü elde edebiliyorum. Böyle rengim soluk ve birazdan bayılacakmışım gibi duruyorum zavallı insanlar bayılırım diye panik yapıyorlar acı çekmelerini engellemek için soluğu mutfakta alıyorum.  Bir tatlı kaşığı şeker bir tatlı kaşığı tuz bir tatlı kaşığı halis zeytinyağı (yüzü yağlı olanlar su kullanabilir) bunların hepsini karıştırıp yüzüme sürüyorum artan karışımı da ellerime sürerek israftan kaçınıyorum. Bu karşım yüzünüzdeki gözenekleri temizlemez sivilcenizi götürmez ama yorgun görüntünüzü tamamen alır şeker parlaklığını teninize yansıtır. Beş dakika boyunca bekleyin sonra ılık suyla yıkayıp temizleyin. Bunun üzerine sürdüğünüz fondöten iki kat daha güzel duruyor. Çok sık uyguladığım bir karışımdır bazen can kurtarıyor. 

Baygın bakışlar Bu bakışlar sayesinde aptal gibi görünebiliyorum. Gözlerim kapandı kapanacak gibi oluyor ayakta uyuyormuşum gibi. Bundan kurtulmak için yine soluğu mutfakta alıyorum iki sallama çay alıp ılık suyla ıslatıyorum gözlerime koyup beş dakika bekletiyorum. Açmakta zorlandığım gözlerim fal taşı gibi açılıyor. 

Zalim sivilceler Genelde sivilcem pek olmaz olduğunda çok panik yaparım sivilce çıktığına pişman olur. Geçenlerde bir sivilce çıktı adını felakettin koydum. Sivilceyi sıkmayın deseler de ben dayanamam sıkarım arkadaş! sonrada iz kalacak mı diye panik yaparım. İz kalmaması için tesadüfen öğrendiğim bir şey var. Önce antibiyotikli kremle pansuman yapıyorum sonra elma sirkesi sürüyorum kokusu berbat olsa da iz kalmıyor.

Kerbela toprağı Bazen yüzüm kerbela toprağı gibi kup kuru olur bundan kurtulmak için bala tarçın karıştırıp bir saat bekletiyorum ama balı temizlemek zor olduğu için üşeniyorum ve ikinci alternatifim yoğurda mısır unu karıştırıp yüzüme sürüyorum on dakika sonra yıkayıp temizliyorum ve istediğim sonuca ulaşıyorumm.

Kısa kiprikler Benim kipriklerim hep çok uzundu hatta hem kıvırıp hemde rimel süremezdim çok fazla olurlardı. Ama gel zaman  git zaman iki tel kipriğim kaldı bu tellerden birini de rüzgarlı bir havada dışarı çıkınca kaybettim. Tek tel kiprikle dolaşırken rimelden tasarruf etsem de bu işe bir el atmalıyım dedim. Nereden duyduğumu hatırlamadığım bir şey aklıma geldi. Koşa koş aktara gidip kakao yağı aldım ama böyle yağ şeklinde değil beyaz bir şey eritiyosun yağ oluyo. Onu eritip eritip tek başına kalan kipriğime sürdüm zamanla kipriklerim eskisi gibi gürleşip mutlu mesut yaşamaya başladılar. Bunu sürüp güneşe çıkarsanız iki kat daha faydalı olacaktır. 

Yolunmuş saçlar Bazen sabah kalktığımda saçlarım yolunmuş bir tavuğu andırıyor. Yer çekimine meydan okuyan saçlarıma ne yapsam bilemiyorum elim ayağıma dolaşıyor. Bu yüzden elime bir makas alıp saçlarımı bir hamlede kesiyorum...şaka şaka öyle bir şey yapmıyorum. Bu görüntüden kurtulmak için saçlarıma bal sürüyorum korkunç olsa da nemli ve sıcak havluyla kapatıp bir saat bekletip yıkıyorum. Saçlar hem parlıyo hemde yumuşacık oluyo. 

Dökülen saçlar Benim gibi vitaminsiz iseniz saçlarınız bolca dökülür panik yapmayın cebinize 15tl sıkıştırıp koşar adımlarla en yakın aktara gidin ve Fiyto sarımsaklı şampuan alın bu markadan başka kullanmadım bu yüzden özellikle bunu önermiyorum. Aldığınız şampuanın yanında verilen sıvıyla saçlarınızı ıslatıp bekleyin sonra yıkayın düzenli kullanıldığında saç dökülmesi yarı yarıya iniyo ama saçlar bir ağaç gibi sert ve haşin oluyolar bunun içinde nemlendirici krem kullanmayı ihmal etmeyin. 

Ama siz siz olun düzenli uyuyun ve bolca su için. Bide çekirdek yemeyin